Koronavirüs küresel pay piyasalarından 18 trilyon dolar sildi

Covid-19, 2020'nin ilk çeyreğinde küresel pay piyasalarında yüzde 20'lik değer kaybına yol açarken, işlem gören şirketlerin piyasa değeri 18 trilyondan fazla değer kaybederek 70 trilyon doların altına geldi.

Çin'de başlayan ve hızla dünyaya yayılan koronavirüs (Covid-19) salgını, küresel bazda pay piyasalarına 2020'nin ilk çeyreğinde 18 trilyon dolardan fazla değer kaybettirdi.

Uluslararası Finans Enstitüsü'nün (IIF) haftalık raporunu göre Covid-19 salgını küresel pay piyasalarında tarihi fiyatlamalara neden oluyor.

Buna göre Covid-19, 2020'nin ilk çeyreğinde küresel pay piyasalarında yüzde 20'lik değer kaybına yol açarken, işlem gören şirketlerin piyasa değeri 18 trilyondan fazla değer kaybederek 70 trilyon doların altına geldi.

Özellikle son iki haftada uygulamaya alınan genişlemeci para ve maliye politikalarıyla son zamanlardaki kayıpların kısmen telafi edilmesine rağmen, Covid-19 sebebiyle devam eden belirsizlikler bütün varlık fiyatlarından aşırı oynaklığın devam etmesine neden oluyor.

Salgınının ne kadar süreceğine ilişkin belirsizlikler halihazırda küresel çapta özel sektör gelirlerinde yüzde 10'luk bir düşüşe yol açacağı tahmin edilirken, bu tahminler Çin'de yüzde 5, Latin Amerika'da yüzde 25 olmak üzere değişiklik gösteriyor.

Yıl başından bu yana yapılan aşağı yönlü revizyonlarda, şirket gelirlerinin Japonya'da yüzde 7, ABD'de yüzde 8 civarında azalacağı yönündeyken, Euro Bölgesi için yüzde 12'lik, Kanada içinse yüzde 13'lük bir gelir kaybı yaşanabileceği tahmin ediliyor.

Analistler, şirket gelirinde yaşanabilecek düşüşe yönelik revizyonlarında tahminlerini 2008 finansal krizine göre çok daha hızlı şekilde indiriyor.

CAPE oranları neredeyse bütün dünyada tarihi düşük seviyelerde

Salgının ne tür bir yol izleyeceğine dair belirsizlikler yüzünden geleneksel değerleme modelleriyle hisse senetlerini değerlemek, bir hissenin adil değerinin bulunması, gittikçe zorlaşıyor.

IIF, bu durumu göz önüne alarak yaptığı çalışmada dönemsel olarak ayarlanmış fiyat/kazanç oranının (CAPE) görece daha sağlıklı fiyatlamaya yardımcı olacağını bildiriyor.

Nobel ekonomi ödüllü Robert J. Shiller'in değerleme hesaplarında kullanmasıyla yaygınlaşan CAPE, bir hisse senedinin son 10 yıldaki ortalama reel getirisinin hisse senedi fiyatına bölünmesiyle elde ediliyor, böylece enflasyondan arındırılan verinin daha güvenilir olması amaçlanıyor. CAPE'nin düşük olması hisse senedinin iskontolu, yani gerçek değerinin altında işlem gördüğünü gösteriyor.

ABD pay piyasalarında işlem gören şirketlerin CAPE rasyoları marttaki düşüşle birlikte 2015-2019 ortalamasının ortalamasının altına inerken, 2008-2009 seviyelerinin ise oldukça üzerinde bulunuyor. IFF, 2008-2009'deki seviyelere ulaşmanın ABD'de 4 yılı bulduğunu hatırlatıyor.

Euro Bölgesi şirketleri ABD'li eşdeğerlerine göre yüzde 40 iskontolu görünüyor

CAPE oranı, Almanya, Fransa ve gelişmekte olan ülke pay piyasalarında işlem gören şirketlerde ise tarihi diplerde seyrediyor. Almanya ve Fransa'daki şirketler 2008 küresel finans krizindeki seviyesine inerken, Euro Bölgesi şirketleri ABD'deki eşdeğerlerine göre yüzde 40 iskontolu görünüyor.

Buna karşılık,İspanya ve İtalya pay piyasalarında gözlemlenen yüksek CAPE oranları, bu piyasaların hala aşırı değerli olduğunu ve olası fiyat oynaklığı riskini beraberinde getirdiğini ifade ediyor.

Salgın sebebiyle gelişmekte olan ülkelerde yaşanan portföy çıkışları, bu bölgelerdeki şirketlerin ABD şirketleri ile karşılaştırıldığında tarihteki en iskontolu dönemi yaşamalarına neden oluyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki şirketler, ABD şirketleri ile kıyaslandığında yüzde 65 daha ucuz görünüyor.

Yüksek borçluluk düşük ve orta gelirli ülkeler için risk oluşturuyor

IIF, bir çok düşük ve orta gelir grubuna ait ülkenin Covid-19'un etkileriyle mücadele etmek için Uluslararası Para Fonu'na (IMF) başvurmasına rağmen, bu ülkelerin CDS primlerinin son dönemde oldukça yükseldiğine dikkati çekiyor.

Düşük ve orta gelir grubuna ait bir çok ülkenin dış borcunun yüzde 25'inin devlet garantisi altında olması sebebiyle bu ülkelerin borçlanma maliyetleri geçen 10 yıla göre önemli derecede yükselmiş görünüyor.

Küresel ticari aktivitenin önemli derecede yavaşlamasıyla birlikte yabancı ülkede yaşayan yerlilerin daha az nakit akışı sağlayacağı tahmin edilirken, bu durum bu ülkelerin dolar bazlı likidite sıkıntısı yaşayabileceklerini ortaya koyuyor.

Buna göre, bu gruptaki 89 ülke yıl sonunda devlet tahvilleri ve kredi ödemeleri için 180 milyar dolara ihtiyaç duyarken, bu ülkelerin devlet ve devlet garantisi altındaki borç kompozisyonunun yüzde 65'i dolardan oluşuyor.