Dolar hakimiyetindeki finansal sistem sıfırlanmalı
Birincil sekmeler
Günümüzde finansal piyasalara ilişkin en önemli gündem maddeleri eşitsizlik, krizler ve balon piyasaları haline geldi. 30 yıllık borç süper döngüsünü körükleyen sistem yeni bir finansal rejime olan ihtiyacı gösteriyor
Küresel ekonomiler dolar hakimiyetindeki parasal sistemin yarattığı sorunlar nedeniyle krizlere daha açık bir hale geldi. Küresel borçlardaki 30 yıllık süper döngü, sıklıkla görülen balon piyasaları ve aşırı miktardaki para arzı uluslararası parasal sistemin değişmesi gerektiğini gösteriyor. Londra merkezli dev yatırım firması Longview Economics’in CEO’su ve Kurucusu Chris Watling Financial Times’taki makalesinde uluslararası sistemin sıfırlanması gerektiğini belirtiyor. İşte Watling’in o yazısı:
Uluslararası para sistemleri, yarattıkları gerilimler çok büyük hale gelmeden ve yeni bir sistem gerekmeden önce ortalama olarak yaklaşık 35 ila 40 yıl sürer.
Birinci Dünya Savaşı'ndan önce, büyük ekonomiler sert bir altın standardı üzerinden çalışıyordu. İki savaş arası dönemde ekonomilerin çoğu "yarı sert" altın standardına geri döndü. İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda, yeni bir uluslararası sistem (Bretton Woods sistemi) doların altına ve diğer önemli para birimlerinin de dolara bağlı olduğu bir biçimde tasarlandı.
Bu denge 1970'lerin başında bozulduğunda, dünya doların bir emtia tarafından desteklenmediği ve bu nedenle sabit olmayan bir fiat sistemine geçti. Bu sistem de artık uygulanabilirliğinin sonuna geldi.
30 yıllık borç süper döngüsünü oluşturan etkenlerin anlaşılması sistemin yorgunluğunu göstermektedir. Bu etkenler arasında ticari ve merkez bankalarının dayanaksız uluslararası para sistemi altında yarattığı bitmeyen likidite de yer alıyor. Bu sürece, parasal hedefleri ve para arzı büyümesini büyük ölçüde göz ardı eden küresel piyasa düzenleyicileri ve merkez bankaları tarafından yardım ve yataklık edilmiştir.
Dünyanın önde gelen ekonomilerinin çoğunda mortgage borcunun aşırı büyümesi bunun önemli örneklerinden biridir. Temel nedeni olarak sıklıkla belirtilen konut arzı sıkıntısından bahsedilse de bol miktarda ve hızla büyüyen mortgage borçları son yıllarda artan konut fiyatlarının asıl sebebini oluşturmuştur.
Bu aynı zamanda, günümüzün eşitsizlik ve kuşaklar arası ayrım gibi sorunlarının kalbinde yer alan faktörlerden biridir. Bu sorunu çözmek, Batı toplumlarındaki bölünmelerin iyileşmesine önemli ölçüde katkıda bulunacaktır.
Yeni bir ABD yönetimiyle ve aşılanma sürecinin takiben Kovid savaşının sona ermesiyle, şimdi Batı’nın büyük ekonomileri (ve ideal olarak tüm dünya) oturup yeni bir uluslararası para düzeni tasarlamak için uygun bir zamana erişecek.
Bu projenin bir parçası olarak, başta merkez bankalarının elindeki devlet borcu olmak üzere yaygın bir borç iptali süreci gerçekleştirilmelidir. Küresel ekonominin önemli bölgelerinde yaklaşık 25 trilyon dolarlık devlet borcu olduğunu tahmin ediyoruz.
Borç iptalinin bunun ötesine uzanıp uzanmayacağı, politika yapıcılar arasında yeni sistemin inşası konusundaki müzakerelerin merkezinde yer almalıdır.
Tahvil getirilerinin sonuçları, borç iptali sonrası sürecin etkilerin tam olarak düşünülüp tartışılmasını gerektiriyor. Likidite seviyeleri normale döndükçe verimde bir normalleşme olasılığı yüksek.
Devlet borçlarının bankalar ve sigortacılar gibi finansal sistemin bazı bölümleri tarafından yüksek oranda satın alınması önemli kayıplara yol açabilir. Bu durumda, finansal sistemin bazı bölümlerinin yeniden düzenlenmesi, yeni uluslararası para düzeninin kurulmasının bir parçası olarak dahil edilmelidir. Aynı şekilde, emeklilik varlıkları üzerindeki etkinin de göz önünde bulundurulması ve hazırlanması gerekir.
İkinci olarak, politika yapıcılar ister birbirlerinin para birimlerini birbirine bağlıyor olsun, ister merkezi bir elektronik para birimine veya belki de IMF tarafından oluşturulan uluslararası rezerv varlığı olan elektronik özel çekme haklarına bağlıyor olsun sisteme bir dayanak noktası oluşturmayı görüşmelidirler.
Yukarıda da vurgulandığı gibi, son yıllardaki eşitsizliğin temel sebeplerinden biri, merkez ve ticari bankaların bitmeyen miktarda likidite ve yeni borç yaratabilme yetisi olmuştur.
Bu durum, daha sonra (mortgage borcu veya başka bir şekilde) varlık fiyatlarındaki balonları finanse eden ucuz paraya aşırı derecede dayanan spekülatif ekonomiler yarattı. Varlık fiyatlarındaki balonlaşma tarih boyunca her zaman mevcut bir özellik olsa da boyutları ve sıklıkları son yıllarda arttı.
FED'in 2018 anketinde bildirdiği üzere 1997'den 2018'e kadar geçen 20 yıl boyunca her büyük varlık sınıfı ortalama olarak nominal gayrisafi yurtiçi hasıladan daha hızlı bir yıllık hızda büyüdü. Uzun vadede, bu ne sağlıklı ne de sürdürülebilirdir.
Likiditenin sabitlenmesiyle dünya ekonomisi, finansal piyasaların görülebilen temellere dayalı fiyat bulacağı ve sermaye tahsisinin birincil rolüne geri döndüğü daha temiz bir kapitalist modele daha da yaklaşacaktır.
Yeni süreçte büyüme borç yaratmaya daha az bağımlı hale gelmeli ve verimlilik, küresel ticaret ve inovasyondan elde edilen kazanımlara daha fazla güvenilmelidir. Bu ortamda, verimlilik artışından elde edilen kazanımlar daha yaygın bir şekilde paylaşıldıkça gelir eşitsizliği geri çekilecektir.
Birçok Batı ekonomisinin artık tüketim, borç ve ev fiyatlarına aşırı bağımlı olmasının temel nedeni, iç ve uluslararası parasal ve finansal mimarinin yapısal şeklidir. Bu nedenle Büyük Sıfırlama, Batı ve diğer ekonomilerde (görünüşte de olsa) ekonomik adaleti geri getirmenin fırsatını sunar.